Oldukça geniş bir yerleşkenin ilk yapı öbeğini oluşturan Teknopark İstanbul 1 ve 2 No’lu ARGE yapıları, boş bir arazinin merkezine yerleşmiş mimari obje niteliğinden uzak; çevrelerine canlılık katan, kendi bağlamlarını üreten ve gelecekteki bağlam için omurga oluşturacak nitelikte tasarlanmışlardır. Öte yandan bina öbeğinin imgesi, kimliği ve görünürlüğü, çevresinde gelişen teknoparkın kurumsal kimliğini destekleyebilmesi için önem taşımaktadır. Bu doğrultuda yapı kitleleri kararlı, kısmen anıtsal; ancak insan ve yer ölçeğine hassasiyet gösteren şekilde arazinin eğimini takip ederek alçalan yatay plakalar olarak inceltilmiştir. Bu yatay kitle vurgusu, düşey cephe hareketleri, üst katlarda geri çekilmeler ve ikincil hafif güneş kırıcı yüzeyler ile dengelenmiştir. Yapılar bilinçli olarak araziye yayılmış, sonra oldukça detaylı bir şekilde inceltilerek yapı ölçeğinde bir yerleşke üretilmiştir.
Yapılar, yerleşke girişinden itibaren arazi eğimine göre şekil alan bir dolaşım omurgasına takılan ofis kanatları ve bu kanatların arasında oluşan avlular ile kimlik kazanır. Bu şemanın kitle oranları ve dolu-boş ilişkileri, projenin öncülü olan kentsel tasarım ilkelerine uyacak şekilde belirlenmiştir. Kitlenin uzun bir giriş cephesi boyunca bütüncül algısı, yerleşkedeki ilk yapılaşmanın arazi ölçeğine uyumunu sağlamış ve yapıları bir alt yerleşke prensibinde birleştirmiştir. Fiziksel olarak birleşmiş yapıların bağımsızlığı ise avlulu cephedeki kırılıp ayrışma ile sağlanmaktadır. Bu ikilem, mekân kullanımını zenginleştirmek için kurgulanmıştır. Yapının kullanıcılarına, onların tercihleri doğrultusunda sağlanan mahremiyet veya birliktelik ile ARGE çalışma ekosisteminin sağlıklı ve üretken bir yapıda gelişmesine imkân verilir.
READ MORE